Nisan 27, 2007

Karnıyarık- Divan Edebiyatı- Gemiler- Kanlıca


Çay keyfi arasında dayım sigarasını yaktı. Bu aralar karnıyarık yapmayı seviyormuş. Onu anlattı:

Malzemeler

6 adet orta boy patlıcan
300 gram kıyma
2 orta boy soğan
2 yeşil biber
2 domates
1 çorba kaşığı zeytin yağı
tuz
karabiber

Yapılışı

Önce patlıcanları alacalı şekilde soyacaksın. Sonra tavada acı çektirmeden, yumuşatacaksın. Hafif ölsün yeter. İstersen fırına da atabilirsin. Patlıcanlar yumuşayana kadar, içini hazırla. Önce soğanları kavurmaya başla, sonra kıymayı ekle, sonra maydanozunu.. Domatesi ufak ufak kıy, biraz daha kavur. Tuzla karabiber en son atılır, bekliyceksin. Tadını en son o verecek. Patlıcanları yayvan bir tencereye dizdikten sonra, ortalarını bohça gibi aç. Ama altını delme hafifçe böl. 50 gram yeter, her birini, üzerlerini bastıra bastıra harçla doldur. En son yeşil biberi şöyle bir yatır üzerine, güzel görünsün. Sonra çok az su koy tencerenin dibine ki, rahat pişsin ve yanmasın. Kapağını kapa. Kokusu gelinceye kadar açma. Kokusu gelmeye başladı mı tamamdır.

- Dayıcım bir de pilav yaparız yanına süper olur.
- Olur, olur yapalım. Bak gemi geçiyo. Bu da "duba"...

Dayım yeni gemileri sevmez. Onlar "yan yatmış gökdelen" ona göre.

- Dayı bak bu da Umuryeri'ne gidiyo galiba. Askeri eğitim gemisi.
- Yabancı mı o?
- Yok değil.

Bir dostu kitaplarından birini alıp gitmiş. İsmail Habip Sevük'ün Avrupa Edebiyatı ve Biz kitabı. 1941 basımı. Gitmiş kitap birine, geri gelmemiş. Bir tane bulmalı ona sahaflardan.. Pek üzgün.

Kanlıca'da durmak, dinlenmek. Öyle ki daha fazlasını istiyor gönül. Orada bir çınar da olunabilir. İskelesindeki bir kedi, ya da bankın köşesinde tüneyen güvercin.

Sigara üzerine sigara yakıyor dayım. Yengemin yanına daha kolay gitmek için belki.

Bir önceki sahnede, o rüzgarlı tepede. İki kişi aynı karede:

- Bak burasını da kendime ayırdım. Beni kolayca koyacaksınız buraya, hiç zorlanmadan. Tamam mı?
- Daha burdasın dayı, gitmiyosun ya bi yere. Sen bize lazımsın.

( Kabristanın otları temizlenir. Orda yatana iki kelam edilir.)

- Havalar düzelsin, gelip çiçek ekeriz dayıcım.
- Kısmet...Hele toprak bir canlansın. Gülleri de budamış belediye. Nerde kökleri?
- Hadi şimdi gidebiliriz, kanlıca'da bir çay içelim.


Dayım divan edebiyatını seviyor. Bir gazeli hatırlıyor. Taaa liseden. Tek kelimesini atlamadan.

- Şimdilerde serbest vezin kullanıyorlar, ben sevmiyorum onu. Yağmur düştü, çiçek açtı, ben seni düşündüm...Ne bu şiir mi allah aşkına?
- Ben de öyle yazıyorum dayıcım. Serbest ama o kadar da değil. Getiririm sana.


Dayım'a google earth'ü anlattım. Dünyanın neresini istersek görebileceğimiz bi program olduğunu. Gözleri parladı. Dayım, İnönü'den sonraki 3.Adam

- Conk bayırını da görebilir miyiz?
- Tabi dayıcım, istersek tüm geliboluyu.

Yapılacak işler;

1. Karnıyarık
2. Türk Edebiyatı Antolojisi alınacak
3. Google earth'de geliboluna bakılacak, güzelse çıktısı alınacak
4. Bir dahaki gidişte tost yerine yoğurt yenecek, kesmezse tost sonra yenecek.
5. Hatırlamaktan korkulmayacak
6. Sahaflarda tırım tırım gezilecek, o kitap bulunacak

Gün bitti.

Nisan 21, 2007

Cennetin Müziği- I


Pek sevdim kendilerini (zira bu aksam konserlerindeyim zaten). İkinci kere geliyorlar İstanbul'a. Oi Va Voi. Son dönemde, kulağımın dinlemekten sıkılmayacağı bir tür yapıyo elemanlar. Balkan ezgileri ile harmanlanmış hip hop, jazz, funk ve çingene müziği karışımı. Karmaşık bir iş yani. Gruptaki herkes de farklı pek çok enstrumanı çalabiliyormuş. Hepsi okumuş çocuklarmış. Şarkıların bazı yerlerindeki ibranice vokallerin, bir anda boyut değiştirmişim gibi bir his verdiğini itiraf da edeyim. Ve çok uzatmayayım. Radyonun resimlisine bir şarkılarını koyayım. Koydum.

Nisan 19, 2007

17 Hece

Ne zamandır adam gibi birşeyler yazamıyorum. 2 senedir böyleyim. "Hah tamam işte budur" diye başladıysam da hepsi parça pinçik yazımsılar. Taze kan lazım. Yani bu şehre tekrar dönmem gerek. Terkettiğim gibi dönmeli ve kaldığım yerden devam etmeliyim. Öğle tatillerinde içilen sigara gibisin İstanbul. Öyle kaçak sevgililer gibi sadece hafta sonları göreceksem seni yürümez bu ilişki. Ne yapmalı peki?

Haiku denemelerine başladım. Tek nefeste, Usta'lara saygı ile tabi ki. İlkini 1 hece fazlasıyla yazmıştım. Bu hali ile bu da haikumsu bişey oldu işte. Şöyle ki;

1.

Meğerse, zeytin
ağacından düşmüşüz
bir eylül günü


...budur. Eylemlerim sürecek

Nisan 16, 2007

Değişmek

Eline verilen senaryoyu okumakta güçlük çekti önce. Sonra onu oynayabilmesi için bazı şeyler öğrenmesi gerektiğine karar verdi. Ezberlemesi gerekiyodu, bazı hareketleri kafasına kazıması gerekiyordu. Halleri, anları, duyguları. Birini aradı gözleri. Hem bunları öğrenebileceği, hem de kendi gibi birini. Acı vardı senaryoda, gözyaşı vardı, sevinmek, üzülmek, kızmak, kırıp dökmek ve tekrardan ayağa kalkmak vardı. Etrafında kimseyi bulamadı küçük kız. Betonun kenarına kadar geldi, burnunu tıkadı ve atladı hayat denen denize.

Nisan 11, 2007

Küs & Boz

iki dirhem bir çekirdek
ruh sıkıntısı
tam da bozulacağı tuttu
dış kapının dış mandalı