Şubat 16, 2008

Kara Üzüm Habbesi


Bugün grup eğitiminden çıktıktan sonra biraz vaktim vardı. Beşiktaştaki Kabalcı'yı severim.Kadıköydeki karşılığı da Alkım Kitabevi'dir. Lakin haftasonları Alkım'da kıçımızı koyacak yer bulamayızdır kafesinde. Neyse, Kabalcı'da dolanırken, %50 indirimli kitapların arasında Türk Sinemasında Şener Şen isimli kitabı gördüm. Yazar: Giovanni Scognamillo. Uzun zamandır Şener Şen film koleksiyonumu tekrar izleyip üzerine bir yazı yazma procem vardı.Bunu görünce "işte buldum hazinemi" diyerek aldım. Usta oyuncunun sinema, tiyatro ve televizyon yaşamı üzerine çok kapsamlı bi kitap. Uzun zaman olmuş bu çıkalı, çoktan indirime de girmiş. Ben yeni gördüm. Neyse, mutlu oldum ama bulduğuma. Sonrasında,üst kattaki kafesinde bi çay içtim. Aslında uyuz bir insan değilimdir dışarda yemek konusunda ama, kafedeki teyze, istediğim browniyi elleri ve uzun tırnakları ile fırına koymasaydı daha iyi olacaktı. En son Kadıköy'deki Ciğerci Huluside başımıza gelmişti, neyse ki kusmamıştık. Ama olay yerindekiler bilir. Kahraman ben, o lavaşları lüp lüp götürmüştüm.

Bugün o kadar soğuktu ki, bir iş için Tabipler Odasına giderken burnumuz düşecek sandık. Önümüzdeki hafta "!! Her yer donacakkkk!!" diyor televizyonlar.

Dönüşte bir kaç ispanyol turist mısır çarşısının yerini sordu, nazikçe, "üüü şimdi burdan git, yürü yürü, sola dön, 100 metre daha yürü, tekrar sor" dedik. Evet çünkü bir türküm, hatta lazım. Yol, adres konularında, biraz git,sonra yine sor mantığı sadece ve sadece bizde vardır. Tiksindim kendimden, geçelim.

Şener Şen'i çok severim. Filmlerini tekrar tekrar izlerim. Bir sahne vardır ki, aklıma kazınmıştır. Muhsin Bey filmden; Ali Nazik şarkı yarışmasına katılacaktır. Mikofonu nasıl tutması gerektiğini prova etmektedir. Başlarında biraz laflar var. Ama sonunda patlıyor şarkı kulaklarımızda. Kara Üzüm Habbesi Ama el kaçıyor :) Usta'ya saygı ile...

Şubat 12, 2008

Mi ojos


Gözlerim ne zamandır batıyodu. Doktora gittim, gözyaşı kanallarında allerjik bir durum olduğunu söyledi. Oftalmik hödö hödö latincesi. Unuttum.Damlalarım var. Yapay gözyaşı. Gözlerim kurumasın diye. Demekki neymiş, öyle ota boka, herşeye ağlamayacakmışsın. Sonra insanın gözleri, ondan hesap soruyor. Gün içinde, etrafa bakarken, herşeyin akıp gitmesi, metrodan çıkanların, tramvayın, arabaların, trafik lambalarının, vapurların, motorların, insanların, dalgaların,martıların,ağaç yapraklarının, kedilerin, çöplerin, kuyrukların, ayakların, ayakkabıların, ellerin, çantaların koşturmacası. Gözlerim bunlara yorulmalı. Yani hayata...Ama neyse ki insan akıllanıyor. Zamanın büyüsü işte.