Mayıs 16, 2009

Çuvalladım...İnecek var!

Sahil yerlerinde umarsızca oraya buraya atlayan zıplayan, ergenler vardır. Kendilerini sakince suya bırakmak yerine hoyratça suyla boğuşmayı seçerler. Onların bir tekniğidir, "Çuvallama" İskeleden tam da bir çuval gibi bırakırlar kendilerini suya.. "İşte bir çuval daha suya düştü" deyiverirsiniz.

Erkekler de ilişkilerinde genelde bir çuval gibi kendilerini suya bırakırlar. Ortalık ıslanır, huzur kaçar. Sonra hatun kısmısı (gerçek bir kadın olabilen, türlü entrikalar ve dolaplarla her zaman arzulanan ve istenen kadınlar bunlar) bu arkadaşları yola, hizaya sokar. Ben buna kısaca yontma işlemi diyorum. Bu dediğim kadınlardan olamadım, ya da ne bileyim..

"Çuvallama" aynı zamanda bir işi becerememe anlamında da kullanılır. Bu kelimeyi ilişkiler içinde severim. Bazen ben de kendimi böyle hissederim. Çuvallamış!

Bir gün gelicek, zihnimdeki tüm sorular bitecek, tüm bu ilişki karmaşaları bir son bulacak diye beklemek çok saçma biliyorum. Ama gerçekten yorulduğum zamanlarda biri fişimi çeksin diye istediğim de çok olmuştur. Kadın ya da erkek, bir ilişkinin sürdürülmesinin ne kadar zor olduğunu farkediyorum, belki de bu. Evet sevgili günlük, korkma bu bir ıssız adam yazısı olmayacak...

Erkekler çeşit çeşit, kadınlar çeşit çeşit... Dünyada, bir kadını ve bir erkeği mutlu edebilecek milyonlarca erkek ve kadın var. Ben, bu çeşitliliğin içinde, kadınların neden yontulmamış erkek, erkeklerin de neden arıza kadınları bulup üzüldüklerini çözebilmiş değilim. Tabi, buna da bireysel ayrılıklar ve ihtiyaçlar meselesi diyelim.

Hayat da böyle akıp giden bir şey olarak sinirimi bozduğunda, hatalar, geçmiş, gelecek vs. herşey zihnime hücum ediyo. Doğru nedir? Doğru, hissettiğin midir? Yapman gereken midir? Sana kadınlık olarak öğretilen bişey midir? Yoksa, sen tüm bunlarda zaten yalnız mısındır...Bazen bu sorularla yüzleşince kaçmak en akıllıcası geliyor.. Kaçarken yanımda kitaplarımı da götürüyorum tabi. Usta'ya saygı ile, başucu kitabımdan bir alıntı ile bitireyim. Biraz karışık ama çok iyi özetliyo. Tam da yukarda bahsettiğim kadınları anlatıyor. Hani benim olamadığım..

"Kadın, erkeğe kendi gidip, onu ilişki için kendisi kadar hazır ve yatkın bulmazsa, onun kendisini, kendinin onu istediği kadar istemediğini anlarsa, öyle şeyler yapabilir ki, onu kendisini kendinin onu istediğinden daha çok ister bir konuma getirebilir; sonra da, oluşan ilişkinin besleyici damarlarını, kesebilir- bir tür "acısını çıkama", bir tür "intikam"...

Nasıl? Bir erkekten duymak ironik değil mi?















Mayıs 10, 2009

Aşağıdaki paragrafta anlamı bozan cümleleri bulunuz

Konu: Sınıfınızın Tasvirini Yapınız

"Sınıfımıza girdiğimiz zaman kapının yanında bir tahta var, tahtanın üzerindeki duvarda atatürk resmi, istiklal marşı ve atatürk'ün gençliğe hitabesi asılı... Kapının arka tarafında çöp kutusu var. Kapının sol tarafında paltolarımızı astığımız yer var. Sıralarımız altışarlı olmak üzere üç gruptur. Kapının karşı tarafında öğretmenlerimizin kürsüsü vardır. Sınıf tabanında gri renkte karolar vardır. Pencerelerimiz ise sarı renkte. Bugün Kasım'ın 23'ü ve hava yağmurlu. Yağmurlu günleri severim ama kapalı sıkıntılı günleri hiç sevmem. Sınıfımızın mevcudu 33 kişidir. Fakat bunların pek azı kızdır. Gerisi erkek öğrencilerdir. Tavanda uzun uzun florsanlar var. Sınıfımızda 10 tane cam vardır. Duvarda ise 5 tane ufak cam bulunur. Tahtamızda her türkçe derslerinde öğretmenlerin adı, soyadı, okunacak parçanın adı, dersin süresi ve türü yazar. Bütün derslerimizde sıraların altında kağıt vb. gibi şeyler bulunur. Arkadaşlarımızın çantaları her zaman sıraların yanında bulunur. Çantaları yanımıza aldığımız zaman sırada 4 kişi oturuyormuş gibi olurmuşuz. Sınıfımı seviyorum. Sevmesem de sevmek zorundayım."

Kasım 1991, Orta 2, Türkçe Defterimden