Çocukken karıncaların yuvalarının üzerine üflerdik. Karıncalar da artık kış mı geldi ne sanıp, daha hızlı taşımaya başlarlardı otu çöpü. Sonra kendimizi affettirmek için arada deliklerin yanlarına tozşeker, ekmek kırıkları falan bırakırdık. Bir şeyi; bir yerden bir yere taşıma, taşınma, yaşam denen şeymiş. Böylece sırtında çanta her daim yolcu, her daim yaşayan bir şey oluyormuşsun. Devam...Eylül günü düşmüştük ya zeytin ağacının birinden, 31 yıl geçmiş. Yeni kutuda,yaşamın büyümesine de devam o zaman...Beklemek yok..Beklemek yok.
Özleyeceklerim; çömlek tornam, geride bıraktığım her şey ve camımdan görünen ağaçlar.O zaman bitirirken Yann Tiersen eşlik etsin buradan...
Eylül 25, 2011
Eylül 21, 2011
Kaçış planı
Bugünün kendine öğütleri;
1. Ruhunun katlanan yerlerini aç
2. Yaşa, yaşa, yaşa, yaşa, yaz...yaşa, yaşa, yaz..yaşa, yaz
3. Düş..Korkma acımaz. Dizlerindeki izleri hatırla
4. Çizmeye başla
1. Ruhunun katlanan yerlerini aç
2. Yaşa, yaşa, yaşa, yaşa, yaz...yaşa, yaşa, yaz..yaşa, yaz
3. Düş..Korkma acımaz. Dizlerindeki izleri hatırla
4. Çizmeye başla
Eylül 20, 2011
Eylül 19, 2011
Nefes
İnsanın kendine alan açması böyle bir şeymiş demek. Nefes almaya başladığını hissetmek. Tam da burun ameliyatımın bu zamana denk gelmesi; bilinçaltımızın en güzel görünmeyen organımız olduğu gerçeğini, bana bir kere daha hatırlattı. Yeni evimin adını "kutu" koydum. Çünkü gerçekten bir kutu kadar küçük ve bir kutu gibi işlevsel. İçine herşey sığdı...Bir ben eksiğim.
Yeni
Taşınma işi bu sefer kendim için.. 1 sene önce bıraktığım yerden devam ediyorum. Yeninin kokusu tüm evi sarmış durumda. Zaman tam kıvamında. Bir evden diğerine geçiş hızı "Andante"... Haydi bakalım, yine başladık. Bu sefer haftalık ya da en azından aylık yazma gayretinde olacağım sevgili okur (eğer hala oralardaysan)..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)